Psikolojik Temalı Diziler Gerçeği Yansıtıyor Mu?

Psikolojik Temalı Diziler Gerçeği Yansıtıyor Mu?06.05.2021

Son zamanlarda psikoloji içerikli diziler, tv programları oldukça popüler ve yaygın hale gelmeye başladı. Bu sebeple televizyon dizilerine dair yeni tartışma konusu, psikoloji içerikli diziler. Bu dizilerde gerçek hayata dair yaşantılar senaryolaştırılınca izleyicilerin oldukça ilgi odağı haline geldi.

Peki, sizce bu dizilerin aynı zamanda olumsuz etkileri de var mıdır?

Gerçek hayat hikâyelerinden senaryolaştırılan dizilerdeki terapi sahnelerindeki diyaloglar hem izleyicilerde olumlu anlamda bir farkındalık uyandırırken hem de hasta mahremiyetinin güvenilirliğini sorgulatmaktadır. Bunun yanı sıra izleyen kişilerin var olan travmatik yaşantılarını tetikleyici etkiye de sahip olduğu gözlemlenmektedir.

Ne yapmalıyız?

Öncelikli olarak, bu diziler 18 yaş altı izleyiciler için uygun olmayabiliyor. İzlenen diziler her ne kadar gerçek hikâyelerden oluşsa da, kurgu içerdiği için bazı şeyler abartılıyor ve çarpıtılabiliyor. Böylece 18 yaş altındakiler yeterli olgunluğa erişemedikleri için olumsuz etkilenebiliyor. Çünkü dizide verilen mesaj genellikle anne-baba tutumunun çocuğun geleceğinde yarattığı travmatik etki üzerine olduğu için, örneğin; devlet koruması altındaki çocuklar ya da anne-baba bakımından savunmasız çocuklar oldukça olumsuz etkilenebiliyor. Çocuk ve ergenlerde kimlik oluşum ve gelişimi devam ettiği için uygun olmayan diziler oldukça olumsuz etkileyebiliyor.

Diğer izleyiciler açısından değerlendirecek olursak, dizileri izlediğinde geçmişi suçlayan ve bundan dolayı ebeveynlerine öfkelenen birçok insana şahit olmaktayız. Bazen ebeveynler hata yapabilir ya da travmatik bir iz bırakabilir. Fakat kişiler dizileri izleyip ebeveynlerine öfkelenirken; şimdiki hayatının sorumluluğunun kendisinde olduğunu göz ardı edebilir. Çünkü izlenen sahnelerin ve kişide uyandırılan duyguların oldukça olumsuz ve yoğun olması, kişinin şimdiki hayatına odaklanarak sorunlarını çözmesini önleyebilir.

Tüm bunların yanı sıra, gerçek psikoterapi ortamında; psikoterapistin hastaya sarılması, birlikte ağlaması, hasta ve psikoterapist arasındaki ilişkinin dostluğa doğru gitmesi, hasta ile yemek yemeye çay içmeye gidilmesi gibi durumlar kesinlikle söz konusu değildir. Bu durumda da, kişi bir psikoterapi desteği almaya karar verdiğinde, gerçek terapi ortamında bunları görmemesinden dolayı hasta için kafa karışıklığı ve çatışma yaratabiliyor. Aynı zamanda bu gibi durumlar kişide psikoterapi ve terapiste karşı farklı bir bağımlılık hissinin gelişmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle diziler etik ilkeleri yok sayabilmektedir.

Unutulmamalıdır ki, danışan ve terapist ilişkisi içerisinde sınırların olmasının nedeni ise danışanı korumaktır.

Tüm bunlarla birlikte, tv de gösterilen psikoterapi ortamında, kişinin sadece hayat hikayesini anlattığı, terapistin ise sadece dinleyip, özlü sözler söylediği bir ortam vardır. Fakat gerçek terapi ortamı, psikoterapistin hastayı dinlemesinin yanı sıra kişinin sorununa yönelik terapötik müdaheleleri de yaptığı bir ortamdır. Bu anlamda diziler izleyiciler için terapinin sadece konuşulan bir ortam olduğu yanılsamasını yaratabilir ve unutulmamalıdır ki, terapi odasında söylenecek sözler özlü değil; özeldir.


Gelelim psikolojik dizilerin sağladığı olumlu etkilere; psikoloji içerikli diziler, psikoterapiye dair yanılsamalara yol açtığı kadar insanların kendilerini ve geçmişlerini daha çok sorgulamalarına ve sorunlarını ciddiye almalarına dair bir farkındalık oluşturduğu da dikkati çekmektedir. Kişiler dizileri izledikçe, “Geçmişimdeki olumsuz yaşantılar beni şu anda ne kadar etkiliyor?” sorusunu da kendine yöneltmeye başlamaktadır. Aynı zamanda, “psikoloğa gidersem bana deli derler, güçsüz olduğum düşünülür” şeklinde düşünen ve yardım almaktan çekinen kişilere, bu durumun normal olduğu konusunda da oldukça olumlu etkiye sahiptir.

Tüm bunların sonucunda görmekteyiz ki, psikoloji içerikli dizilerin izleyici açısından olumlu etkileri olduğu kadar olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Tüm bunlara dikkat ederek ve bizde uyandırdığı duygular açısından bilinçli düşünerek hareket etmekte fayda vardır.
Fiziksel sağlığımıza dikkat ettiğimiz kadar psikolojik sağlığımızı da önemsememiz gerekmektedir.

Unutmayın ki, ruh ve beden bir bütündür.